Ölüm, hayattan öncedir! - Mülk 1-2 tefsiri / Kerem Önder
Manage episode 423086814 series 3233853
“Hükümranlık elinde olan Allah, yücedir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.” Mülk 1 “O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.” Mülk 2 “aşkındır, cömerttir” tebâreke sözü – Ne mübarek adamsın ya! “Bu sûreye Mülk Sûresi denildiği gibi, kendisini okumaya devam eden kimseyi kabir azabından kurtaracağı için de, elMünciye (kurtaran) diye adlandırılmıştır. İbn Abbas´ın da, hep bu sûreyi kendisini okuyan kimseyi kabirde müdafaa edeceği için, el-Mücâdile (müdafaa eden) diye isimlendirdiği rivayet edilmiştir. Bil ki bu lâfız, ancak, Cenâb-ı Hakk´ın hem bir melik, hem de mâlik olduğunu te´kid etmek için kullanılmıştır. Ve bu tıpkı, "Emretmek yasaklamak, işleri bağlamak ve çözmek (kesin şekilde kararlaştırmak), falancanın elindedir. Bu hususta diğer organların bir payı yoktur.." denilmesi gibidir. Allah Teâlâ önce, "Hakimiyet elinde olan Allah" buyurmuş, daha sonra da "O her şeye hakkıyla kadirdir" buyurmuştur ki bu, Cenâb-ı Hakk´ın her şeye kadir olduğu sabit olması durumunda, mülkün ancak O´nun elinde olabileceğini ihsas ettirmektedir. İşte bu, alimlerimizin, "Eğer kulun muradı yerine gelip de Allah´ın muradı yerine gelmeyecek olsaydı, bu Allah´ın aczini, zaafını ve mutlak manada mülkün sahibi olmamasını gerektirirdi" diye ifade ettikleri hususun kendisidir. Binâenaleyh bu, Allah Teâlâ´nın, mülkün mâliki olması durumunda, herşeye kadir olması gerektiğine delâlet eder. "Kadir" kelimesi, "kâdlr"in mübalağa (ileri mana ifade eden) sigasıdır. O, her şeye kadir olunca, hiçbir şeyin O´nun herhangi bir şeye kadir olup yaratmasına manî olamaması gerekir. Bu da, Allah Teâlâ üzerinde, hiç kimsenin ve hiçbir şeyin hakkının bulunmamasını gerektirir. Aksi halde bu hak, O´nun o şeyi yapmasına mâni olur. Yine O´nun yaptığı hiçbir şeyin kabih (çirkin ve kötü) olmamasını gerektirir. Aksi halde bu kabîhlik, O´nun o şeyi yapmasına manî olur. Dolayısıyla kudret açısından kâmil olmaz. Böylece de "kadîr" olamaz. "Hayat", "ölüm"den önce olmasına rağmen, Allah Teâlâ şu sebeplerden ötürü, ayette ölümü hayattan önce zikretmiştir. 1) Mukâtil şöyle der: "Cenâb-ı Hakk "ölüm" ile, “nutfe”yi, "alaka"yı ve “mudga”yı (insanın yaratılışındaki ilk merhaleleri); "hayat" ile de, ruhun (canın) üflenmesini kastetmiştir." 2) Atâ´nın rivayetine göre Ibn Abbas (r.a), "Allah, "ölüm" ile dünyadaki ölümü, "hayat" ile de, ebedî hayat yurdu olan âhiret hayatını kastetmiştir" demiştir. 3) Hz. Peygamber (s.a.s)´den şöyle bir hadis rivayet edilmiştir: "Kıyamet günü, bir münadi, "Ey cennet ehli" diye seslenir. Cennettekiler bu nidanın yüce AJlah´dan olduğunu bilirler ve "Ey Rabbimiz buyur, emrine amadeyiz, huzurundayız!" derler. Bunun üzerine Allah, "Rabbinizin size vadettiklerini gerçek olarak buldunuz mu?" der. Cennetlikler de: "Evet" derler. Sonra da ölüm, güzel beyaz bir koç kılığında getirilip boğazlanır. Sonra da, "Ey cennet ehli, işte bu (hayatınız), ölümsüz ebediyyettir ve ey cehennem ehli, işte bu (azabınız), ölümsüz bir ebediyyettir" diye nida edilir. Bu nida, cennet ehlinin sevincine sevinç katarken, cehennem ehlinin de hüznüne hüzün katar." Bil ki en temel nimet hayattır. Çünkü hayat olmasaydı dünyada hiç kimse nimetlerden istifade edemezdi. Hayat ahiret nimetleri arasında da birinci sıradadır. Çünkü orada da hayat olmasa, ebedî mükâfaat diye birşey olmaz. kitabın pek çok yerinde de anlattığımız üzere, ölüm de bir nimettir. Çünkü ölüm, mükellefiyet hali ile, kişinin amellerine karşılık verilmesi halini birbirinden ayıran birşeydir. Ölüm, mesela bu açıdan bir nimettir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s) "Lezzetleri (tadları) mağlub eden, yok eden şeyi (yani ölümü) çokça hatırlayın" buyurmuştur. Hz. Peygamber, (s.a.s) ashabına birisini sordu. Onlar da o kişiyi övüp, onu hayırla yâd ettiler. Hz. Peygamber (s.a.s) de, "Onun ölümü hatırlaması nasıldı?" diye sordu. Onlar, "Az idi" diye cevap verdiler. Bunun üzerine o, "Öyle ise o sizin dediğiniz gibi değildi" buyurmuştur.
498 bölüm