Artwork

İçerik Kerem Önder tarafından sağlanmıştır. Bölümler, grafikler ve podcast açıklamaları dahil tüm podcast içeriği doğrudan Kerem Önder veya podcast platform ortağı tarafından yüklenir ve sağlanır. Birinin telif hakkıyla korunan çalışmanızı izniniz olmadan kullandığını düşünüyorsanız burada https://tr.player.fm/legal özetlenen süreci takip edebilirsiniz.
Player FM - Podcast Uygulaması
Player FM uygulamasıyla çevrimdışı Player FM !

Mirasçı oldun, müjdeler olsun! / 27.03.2021 / Kerem Önder

59:12
 
Paylaş
 

Manage episode 312376578 series 3233853
İçerik Kerem Önder tarafından sağlanmıştır. Bölümler, grafikler ve podcast açıklamaları dahil tüm podcast içeriği doğrudan Kerem Önder veya podcast platform ortağı tarafından yüklenir ve sağlanır. Birinin telif hakkıyla korunan çalışmanızı izniniz olmadan kullandığını düşünüyorsanız burada https://tr.player.fm/legal özetlenen süreci takip edebilirsiniz.

“Sonra Kitab’ı, kullarımız arasından seçtiklerimize verdik. Onlardan (insanlardan) kimi kendisine zulmeder, kimi ortadadır, kimi de Allah´ın izniyle hayırlarda öne geçmek için yarışır. İşte büyük fazilet budur.” Fâtır 32 “Zâlim Mü'min Olur mu? Buna göre eğer birisi, "Cenâb-ı Hak, Kur'ân'ın çok yerinde "zâlim" kelimesini kâfir için kullandığı halde, "kullarımızdandır", "seçilmiştir" dediği kimseler hakkında daha nasıl "zâlim" demiştir?" derse, deriz ki: Mü'min günah işlerken, nefsini kendisini), olması gerekli olan yerin ve halin dışına koymuştur. O halde bu kimse, günah işlerken, kendisine karşı zalimlik (haksızlık) yapmıştır. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) buna, "Zina eden kimse, zina ederken, mü'min olarak zina etmez" İbn Mace, fiten, 3 (2/299). hadisiyle işaret etmiştir. Bu hususu, Hazret-i Ömer (radıyallahü anh)'in, Hazret-i peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den rivayet ettiği, "Biz (mü'minlerin) zâlimine mağfiret edilmiştir" ifadesi te'kid eder. Hazret-i Âdem (aleyhisselâm) de, seçilmişlerden olmasına rağmen, "Ey Rabbimiz, biz kendimize zulmettik" (A'raf. 23) diye duâ etmiştir. Kâfire gelince, o, sayesinde bedeninin değerlendirildiği kalbini, konması gereken yerin dışına koymuştur. O halde, kâfir mutlak manada zâlimdir. Mü'minin kalbi ise, iman ile mutmaindir ve mü'min kalbini, Allah'ın nimetlerini tefekkür etmenin dışında kullanmaz ve kalbine, muhabbetullahdan başkasını sokmaz. Zalim, Muktesid, Sabık Zâlim, günahları ağır basan; muktesid, günahları ile sevapları denk olan; sabık (yarışçı, önde giden) ise, sevapları daha çok olan demektir. "Zâlim", câhil; "muktesid", öğrenme durumunda olan; "sâbık", âlim olan kimsedir. "Zâlim", "ashâb-ı meş'eme" (kitabı, solundan verilenler); "muktesid", ashâb-ı meymene (kitabı sağından verilenler); "sabık" Allahü teâlâ nezdinde en önde bulunan ve mukarreb olanlar. Bu hususta tercihe şayan olan görüş ise şudur: Zâlim, Allah'ın emirlerine muhalefet edip, O'nun emirlerini terkeden, yasakladıklarını da irtikâp eden kimsedir. Çünkü bu, bu şeyleri, olması gereken yerlerin dışında yapmış olması gerektiği gibi yapmamıştır. Muktesid, Allah'ın emir ve yasaklarına muhalefet etmeme hususunda sa'y ü gayret gösteren kimsedir. Eğer, o buna muvaffak olamamış, kendisinden, nâdir de olsa, bir günah sâdır olmuşsa, bu demektir ki bu kimse, ortayı bulmaya çalışmış, bu hususta sa'y ü gayret göstermeye çalışmış ve hakka yönelmiştir. Sabık ise, Allah'ın muvaffak kılması sayesinde, O'nun emir ve yasaklarına muhalefet etmeyen kimsedir. Bunun böyle olduğunun delili, ayetteki, "Allah'ın izniyle" ifadesidir. Yani, "gayret gösterdi ve bu kimseye, hakkında gayret gösterdiği şeyi elde etme muvaffakiyeti verildi" demektir. O halde bu kimse, hayırda öncüdür, bu iş onun kalbinde bu şekilde vaki olmuş, böylece de bu kimse bu hayra, nefsinin diğer şeyleri süslemesinden önce yönelmiş ve geçmiştir. Muktesidin de kalbine hayır düşüncesi düştü, ama nefsi onu tereddüde sevketti. Zalimi ise, nefsi aldattı. Bir başka ifadeyle şöyle diyebiliriz: Kendisine nefs-i emmâresi galip gelip, ona emirler verip, böylece de nefsine de boyun eğen kimse, zalim; nefsiyle cihâd edip, böylece bazan galip bazan da mağlup olan kimse muktesid; nefsini ezip geçen ise, sabıktır. Peygamberlerden, nefsine zulmedenler nasıl olabilir? Cevap: Biz deriz ki, ayetteki "onlardan" ifadesi, seçilmiş olan o peygamberlere râcî değildir. Tam aksine mana, "Sana vahyettiğimiz şey, haktır. Birtakım peygamberler seçip, onlara kitap verdiğimiz gibi, sen de seçilmişlerdensin. Onlardan, yani senin kavminden, seni ve sana indirileni inkâr eden zalimler; seni tasdik edip, ama emrettiğin şeylerin tamamını yerine getiremeyen muktesidler ve iman edip salih amellerde bulunan sabık kimseler vardır" şeklinde olur.” Razi, Tefsir

  continue reading

474 bölüm

Artwork
iconPaylaş
 
Manage episode 312376578 series 3233853
İçerik Kerem Önder tarafından sağlanmıştır. Bölümler, grafikler ve podcast açıklamaları dahil tüm podcast içeriği doğrudan Kerem Önder veya podcast platform ortağı tarafından yüklenir ve sağlanır. Birinin telif hakkıyla korunan çalışmanızı izniniz olmadan kullandığını düşünüyorsanız burada https://tr.player.fm/legal özetlenen süreci takip edebilirsiniz.

“Sonra Kitab’ı, kullarımız arasından seçtiklerimize verdik. Onlardan (insanlardan) kimi kendisine zulmeder, kimi ortadadır, kimi de Allah´ın izniyle hayırlarda öne geçmek için yarışır. İşte büyük fazilet budur.” Fâtır 32 “Zâlim Mü'min Olur mu? Buna göre eğer birisi, "Cenâb-ı Hak, Kur'ân'ın çok yerinde "zâlim" kelimesini kâfir için kullandığı halde, "kullarımızdandır", "seçilmiştir" dediği kimseler hakkında daha nasıl "zâlim" demiştir?" derse, deriz ki: Mü'min günah işlerken, nefsini kendisini), olması gerekli olan yerin ve halin dışına koymuştur. O halde bu kimse, günah işlerken, kendisine karşı zalimlik (haksızlık) yapmıştır. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) buna, "Zina eden kimse, zina ederken, mü'min olarak zina etmez" İbn Mace, fiten, 3 (2/299). hadisiyle işaret etmiştir. Bu hususu, Hazret-i Ömer (radıyallahü anh)'in, Hazret-i peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den rivayet ettiği, "Biz (mü'minlerin) zâlimine mağfiret edilmiştir" ifadesi te'kid eder. Hazret-i Âdem (aleyhisselâm) de, seçilmişlerden olmasına rağmen, "Ey Rabbimiz, biz kendimize zulmettik" (A'raf. 23) diye duâ etmiştir. Kâfire gelince, o, sayesinde bedeninin değerlendirildiği kalbini, konması gereken yerin dışına koymuştur. O halde, kâfir mutlak manada zâlimdir. Mü'minin kalbi ise, iman ile mutmaindir ve mü'min kalbini, Allah'ın nimetlerini tefekkür etmenin dışında kullanmaz ve kalbine, muhabbetullahdan başkasını sokmaz. Zalim, Muktesid, Sabık Zâlim, günahları ağır basan; muktesid, günahları ile sevapları denk olan; sabık (yarışçı, önde giden) ise, sevapları daha çok olan demektir. "Zâlim", câhil; "muktesid", öğrenme durumunda olan; "sâbık", âlim olan kimsedir. "Zâlim", "ashâb-ı meş'eme" (kitabı, solundan verilenler); "muktesid", ashâb-ı meymene (kitabı sağından verilenler); "sabık" Allahü teâlâ nezdinde en önde bulunan ve mukarreb olanlar. Bu hususta tercihe şayan olan görüş ise şudur: Zâlim, Allah'ın emirlerine muhalefet edip, O'nun emirlerini terkeden, yasakladıklarını da irtikâp eden kimsedir. Çünkü bu, bu şeyleri, olması gereken yerlerin dışında yapmış olması gerektiği gibi yapmamıştır. Muktesid, Allah'ın emir ve yasaklarına muhalefet etmeme hususunda sa'y ü gayret gösteren kimsedir. Eğer, o buna muvaffak olamamış, kendisinden, nâdir de olsa, bir günah sâdır olmuşsa, bu demektir ki bu kimse, ortayı bulmaya çalışmış, bu hususta sa'y ü gayret göstermeye çalışmış ve hakka yönelmiştir. Sabık ise, Allah'ın muvaffak kılması sayesinde, O'nun emir ve yasaklarına muhalefet etmeyen kimsedir. Bunun böyle olduğunun delili, ayetteki, "Allah'ın izniyle" ifadesidir. Yani, "gayret gösterdi ve bu kimseye, hakkında gayret gösterdiği şeyi elde etme muvaffakiyeti verildi" demektir. O halde bu kimse, hayırda öncüdür, bu iş onun kalbinde bu şekilde vaki olmuş, böylece de bu kimse bu hayra, nefsinin diğer şeyleri süslemesinden önce yönelmiş ve geçmiştir. Muktesidin de kalbine hayır düşüncesi düştü, ama nefsi onu tereddüde sevketti. Zalimi ise, nefsi aldattı. Bir başka ifadeyle şöyle diyebiliriz: Kendisine nefs-i emmâresi galip gelip, ona emirler verip, böylece de nefsine de boyun eğen kimse, zalim; nefsiyle cihâd edip, böylece bazan galip bazan da mağlup olan kimse muktesid; nefsini ezip geçen ise, sabıktır. Peygamberlerden, nefsine zulmedenler nasıl olabilir? Cevap: Biz deriz ki, ayetteki "onlardan" ifadesi, seçilmiş olan o peygamberlere râcî değildir. Tam aksine mana, "Sana vahyettiğimiz şey, haktır. Birtakım peygamberler seçip, onlara kitap verdiğimiz gibi, sen de seçilmişlerdensin. Onlardan, yani senin kavminden, seni ve sana indirileni inkâr eden zalimler; seni tasdik edip, ama emrettiğin şeylerin tamamını yerine getiremeyen muktesidler ve iman edip salih amellerde bulunan sabık kimseler vardır" şeklinde olur.” Razi, Tefsir

  continue reading

474 bölüm

Tüm bölümler

×
 
Loading …

Player FM'e Hoş Geldiniz!

Player FM şu anda sizin için internetteki yüksek kalitedeki podcast'leri arıyor. En iyi podcast uygulaması ve Android, iPhone ve internet üzerinde çalışıyor. Aboneliklerinizi cihazlar arasında eş zamanlamak için üye olun.

 

Hızlı referans rehberi