Artwork

İçerik Salih Furkan tarafından sağlanmıştır. Bölümler, grafikler ve podcast açıklamaları dahil tüm podcast içeriği doğrudan Salih Furkan veya podcast platform ortağı tarafından yüklenir ve sağlanır. Birinin telif hakkıyla korunan çalışmanızı izniniz olmadan kullandığını düşünüyorsanız burada https://tr.player.fm/legal özetlenen süreci takip edebilirsiniz.
Player FM - Podcast Uygulaması
Player FM uygulamasıyla çevrimdışı Player FM !

Homo Ludens: Oyun İnsanı ve Krizler Çağı

10:59
 
Paylaş
 

Manage episode 366901972 series 3486697
İçerik Salih Furkan tarafından sağlanmıştır. Bölümler, grafikler ve podcast açıklamaları dahil tüm podcast içeriği doğrudan Salih Furkan veya podcast platform ortağı tarafından yüklenir ve sağlanır. Birinin telif hakkıyla korunan çalışmanızı izniniz olmadan kullandığını düşünüyorsanız burada https://tr.player.fm/legal özetlenen süreci takip edebilirsiniz.

Huizinga[1]oyunun insanın en ciddi özelliklerinden olduğunu söylemişti. Arapça’da “leibe” salya ve tükürük anlamına gelen oyun kelimesi daha çok sahih olmayan ile ilgilidir. Maksadı sahih olmayan iştir. Yoksa devasa bir kültür meydana getirmek mümkün olmazdı. Kültür bir oyundur. Muhteviyatını oyunla güçlendirir. Latince formu “ludus” ki Huizinga’nın kitabında Mehmet Ali Kılıçbay “ludique” kelimesini oyunsal diye karşılamıştır. Oyun, kurgu (fiction) olduğu için sahih değildir; insanı bir noktadan sonra da tükettiği için kültüreldir. Kültürel olan kitlesel bir balon oluşturur. Bu balon bizi tükettiği gibi hiç patlamayacakmış gibi tüm gökyüzünü kaplayabilir. Oyun tüm o erilliği ile belirler jargonunu. Oyun kısırdır. Sonu gelmez döngünün içine hapseder bizi. Akıl dışı olmaya davet eder. Kendini yitirmeye çağırır. Kendisine ait olmayan bir başkası yaratır.

Kriz çağı nedir? The Age of Crisis, özellikle Hobsbawn gibi metot tarihçilerinin içinde yaşadığımız çağı tanımlarken başvurdukları kavramlaştırmadır. Marcel Duchamp’ın pisuvarından Andy Warhol’un teneke kutusuna kadar hali pür melalimiz ufukla aramızdaki mesafenin yitimidir. Diktatörlerin türeyişinden sanat manifestolarındaki can sıkkınlığı. Yaşamın, ölümün rafa kaldırılışıyla birlikte bütünlüğünden koparılarak küflü parçalara ayrılması. Führer’in kırmızı bitimsiz halısı bilinçlerimize bant çekiyor. Bu bitimsizlik ve parça bütün kopukluğu aklımızın olabildiğince ideolojikleştirilerek yaşayan ölülere dönmesine neden oldu. Şimdi burada olmayan insan için din bir aparat misyonu üstlendi. Modernizm post modernizme bir şekilde evrilse bile bu bizce abartılı bir kavramsallaştırma olsa da toplum giderek daha da toplumsallaşıyor, akıl giderek daha da fazla kanaatlere feda ediliyor. Bu arada din de omurgasızlık ve Rousseaucu ritüel içinde eriyip tükeniyor.

Johan Huizinga, Homo Ludens Oyunun Toplumsal İşlevi Üzerine Bir Deneme, çev. Mehmet Ali Kılıçbay, 6. Baskı, Ayrıntı Yayınları, İstanbul 2017

Eric Hobsbawn, Kısa 20.Yüzyıl

  continue reading

75 bölüm

Artwork
iconPaylaş
 
Manage episode 366901972 series 3486697
İçerik Salih Furkan tarafından sağlanmıştır. Bölümler, grafikler ve podcast açıklamaları dahil tüm podcast içeriği doğrudan Salih Furkan veya podcast platform ortağı tarafından yüklenir ve sağlanır. Birinin telif hakkıyla korunan çalışmanızı izniniz olmadan kullandığını düşünüyorsanız burada https://tr.player.fm/legal özetlenen süreci takip edebilirsiniz.

Huizinga[1]oyunun insanın en ciddi özelliklerinden olduğunu söylemişti. Arapça’da “leibe” salya ve tükürük anlamına gelen oyun kelimesi daha çok sahih olmayan ile ilgilidir. Maksadı sahih olmayan iştir. Yoksa devasa bir kültür meydana getirmek mümkün olmazdı. Kültür bir oyundur. Muhteviyatını oyunla güçlendirir. Latince formu “ludus” ki Huizinga’nın kitabında Mehmet Ali Kılıçbay “ludique” kelimesini oyunsal diye karşılamıştır. Oyun, kurgu (fiction) olduğu için sahih değildir; insanı bir noktadan sonra da tükettiği için kültüreldir. Kültürel olan kitlesel bir balon oluşturur. Bu balon bizi tükettiği gibi hiç patlamayacakmış gibi tüm gökyüzünü kaplayabilir. Oyun tüm o erilliği ile belirler jargonunu. Oyun kısırdır. Sonu gelmez döngünün içine hapseder bizi. Akıl dışı olmaya davet eder. Kendini yitirmeye çağırır. Kendisine ait olmayan bir başkası yaratır.

Kriz çağı nedir? The Age of Crisis, özellikle Hobsbawn gibi metot tarihçilerinin içinde yaşadığımız çağı tanımlarken başvurdukları kavramlaştırmadır. Marcel Duchamp’ın pisuvarından Andy Warhol’un teneke kutusuna kadar hali pür melalimiz ufukla aramızdaki mesafenin yitimidir. Diktatörlerin türeyişinden sanat manifestolarındaki can sıkkınlığı. Yaşamın, ölümün rafa kaldırılışıyla birlikte bütünlüğünden koparılarak küflü parçalara ayrılması. Führer’in kırmızı bitimsiz halısı bilinçlerimize bant çekiyor. Bu bitimsizlik ve parça bütün kopukluğu aklımızın olabildiğince ideolojikleştirilerek yaşayan ölülere dönmesine neden oldu. Şimdi burada olmayan insan için din bir aparat misyonu üstlendi. Modernizm post modernizme bir şekilde evrilse bile bu bizce abartılı bir kavramsallaştırma olsa da toplum giderek daha da toplumsallaşıyor, akıl giderek daha da fazla kanaatlere feda ediliyor. Bu arada din de omurgasızlık ve Rousseaucu ritüel içinde eriyip tükeniyor.

Johan Huizinga, Homo Ludens Oyunun Toplumsal İşlevi Üzerine Bir Deneme, çev. Mehmet Ali Kılıçbay, 6. Baskı, Ayrıntı Yayınları, İstanbul 2017

Eric Hobsbawn, Kısa 20.Yüzyıl

  continue reading

75 bölüm

Tüm bölümler

×
 
Loading …

Player FM'e Hoş Geldiniz!

Player FM şu anda sizin için internetteki yüksek kalitedeki podcast'leri arıyor. En iyi podcast uygulaması ve Android, iPhone ve internet üzerinde çalışıyor. Aboneliklerinizi cihazlar arasında eş zamanlamak için üye olun.

 

Hızlı referans rehberi

Keşfederken bu şovu dinleyin
Çal