serra beni çok değiştirdi. bu daha önceki değişimlerime pek benzemediği için özellikle altını çizmeyi seviyorum. sakinleştim, dengelendim, tutkumun yıkıcılığından özgürleştim. serra'daki (hayran olduğum, örnek aldığım çoğu şeyin dışında) hayatı deneyimleme filtresi, nezaket ve düşüncelilik bu bölümün konu başlıkları oldu.…

bir süredir, bir şeyler yapmak istediğimi biliyordum ama ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. birkaç ay sonra, bir anda, ne yapmam gerektiğini biliyor olarak uyandım. bu biliş haline tutundum. (metafizik) bilgi üzerine, bedenin, duyguların, düşüncelerin ve ruhun iletişimi üzerine, bildiklerimiz, bilmediklerimiz ve bilebileceklerimiz üzerine bir semin…

ömer'in uçsuz bucaksız ilgi alanlarını müzik ve teknoloji gibi iki kardinal disipline indirgeyebilmesi, ikisinde de istikrarla, üzerine koya koya ilerlemesi hep çok ilgimi çekti. armoniden yapay zekaya, müzik ve teknolojinin ömer için birer bilme biçimi olmasına geldi konu. bu da tabii "benim bilme biçimlerim neler?" sorusunu sordurttu bana. ben de…

aklımda dolananlar, aklımda mı kalmalı, dışarı mı çıkmalı, neye istinaden bu karara varılmalı? paylaştıkça rahatlıyor mu, kuvvetleniyor mu? sorun olarak mimlenmiş bir deneyimin üzerine konuşuyor olmak, sorunu yineliyor mu? bu ve bunun gibi sorulara verdiğim, veremediğim, vermeye çalıştığım cevaplar, kendimde keşfettiğim çıkmazlar.…

bilgiye, bilmeye daima takıktım. farkındalık çalışmalarına, çok yoğun ve yıkıcı hislerle boğuşurken (biraz da mecburen) daldım. dalmak zorundaydım, çünkü sorularıma cevap bulamıyordum. sanırım 2019'du, önce bir instagram gönderisi, sonra bir instagram reklamı, en son ebru'nun "ben böyle bir şeye başladım, gelsene" demesi, sevgili üstadım seda bağca…

hakikaten, podcast ne hakkında? bu soruya verilebilecek cevaplar neler? ben de pek bilmiyorum, "her şey hakkında" diye yanıtlamaktan başka çare de bulamıyorum ve "her şey hakkında" olmasında bir beis de göremiyorum.

sıla'nın linkedin'inde "all things are delicately interconnected" yazıyormuş. bu onun hayata bakışını, sonsuz merakını ve zihninde doğal olarak zuhur eden derin içgörülerini acayip iyi özetleyen bir cümle, diye düşünüyorum. sıla, medya ve moda dikeylerinde kariyerini sürdüren, herhangi bir konuda, saatlerce konuşabileceğiniz bir entelektüel.…

bir takside, hesaplaşmak üzerine muhabbet ederken gelen ilhamla, özellikle ve öncelikle hesaplaşmanın bireyselliği üzerine, hede hödö.

didem soydan'ı esir aldım ve durmadan konuştum. didem zekasına, kapsayıcılığına, özgünlüğüne, birikimine hayran olduğum biri. olanı kabul etmek, uçlarda yaşamak, aileden aktarılanları kavramak, hayal kurmak, hayallerin hayal olmaması, zamanın lineer olmaması, fedakarlığın zannettiğimiz şey olmaması, minnettarlığın sürekliliği ve geriye kalan her şe…

sezgisel bilgi, işte tam da bu bölümdeki gibi, diye düşünüyorum: rizomatik, ağsı, başı ve sonu olmayan, sonsuzluğu daha iyi anlamış (ama onun adı anlamak değil), gibi. sırf bu tanımdan ötürü (bile), en doğru bilgi. gibi. sezgi üzerine serbest çağrışımlarım, yerini sezgisel bilgiye teslim ederken, biraz da sizin kafanız bulansın, değil, açılsın.…

"ihtiyacımız olduğu zamanlarda birbirimize beliriyoruz." gibi bir cümlesi var yiğit'in, çok haklı. yine o karşılaşmalardan biri. yiğit'in sonsuz neşesi, basamaklar, yaşam, yaşamak, yaşıyor gibi yapmak, genel olarak yapmak, deneyimleri en iyi yönlerinden ele alarak değerlendirmek, hayalperestliği köklemek, gibi şeyler.…

sezgi konusu, artık daha iyi anlamaya başladığım (veya zaten bildiğim fakat hatırladığım, gibi) bir bağlama oturuyor, veya oturdu. "içimdeki ses" veya "kalbimin yolu" gibi bilimum eski veya new age tabir bende sezgi şemsiyesi altında toplanmış vaziyette.

podcast yaptığımdan bahsettiğim anda istisnasız gelen bir soru var: "ne hakkında?" bu soruya hiçbir zaman, hiçbir cevap bulamadıysam da hep bir şeyler geveleyebildim. rajab ile olan bu bölüm, bu soruya verilebilecek hiçbir cevap barındırmıyor. söylediklerimiz, söylemediklerimiz, söyleyebildiklerimiz, söyleyemediklerimiz, söylememiz gerekenler, söyl…

önceki gün çok fena bir mide bulantısıyla sabaha kadar kustum. ertesi gün ateşim çıktı, hastaneye gittim (genelde direnirim), serum yedim, ilaç aldım (genelde direnirim), tüm gün uyudum (genelde direnirim). hemen iyileştim, fakat sonuçta, direnmek üzerine uzun uzun düşünmeye başladım. "süreçten keyif almak ne demek?" sorgusu üzerine, sağlı sollu bi…

eve gitmek, eve dönmek, eve gelmek, evde durmak veya evde olmak, lara'nın huzurlu biri olarak huzur tanımı, büyük s'li Sanat'ın sunağı (oraya tükürülür) ve büyük k'lı Kimlik (yoktur), deri veya kabuk veya fikir değiştirmek (doğaldır) üzerine.

kimlik, kimlik, kimlik... taktım. günün sonunda, özellikle "ben ne yapıyorum?" sorusunun, sorularının ortak paydasının metafizik olduğunu hatırladım. sebeplerini anlattım. gibi.

kimlik üzerine, gayri-felsefi, karman çorman bir serbest çağrışım. bazen, kayıt sonrası, "ne anlattım ya?" diyorum. böylesine kaotik çağrışımlar, her yeniden dinlediğimde, bambaşka farkındalıkları önüme diziyor. teker teker. katkı olması dileğiyle (genel bir dilek, ilk kez dile getirmek iyi geldi).

ebru'nun olma hali, hatırladıklarımızın hatırladıklarımız gibi olmayışı, hata yapma lüksü ve performans anksiyetesi üzerine.

eda'nın bağımlılık yapan içeriklerinde entonasyon olmayışı, 2000'lerde ana akım filozof olmayışı, iş ile kendini tanımlamaktan özgürleşme, yapay zeka etiği üzerine.

çok yönlülüğün doğası, hayatın dönemlerini fark ve idrak etme, astrolojinin yasemin'in hayatındaki yeri, kişinin kendi yakasından düşmesi gerekliliği üzerine.

"the one percent" belgeselinden yola çıkarak, "her şeyin teorisi" üzerine, dünyayı ileriye taşımak adına, uzun uzun düşünenler bir yana (çok kıymetlisiniz), bir şeyin teorisi üzerine, kısa bir serbest çağrışım.

"artık içerikleri video olarak düşüneyim." dedikten sonra telefonumu tutacak aparatın yanımda olmamasıyla tutulduğum ihtiyaç duyma hali üzerine, konudan birkaç adım geri basıp hayatımı da gözden geçirdiğim bir serbest çağrışım.

deleuze'ün, norgunk'tan çıkan, kritik ve klinik'inde okuduğum birkaç cümleden esinlenerek, post-modern insanın anlam(sızlık) kaygısı üzerine, sarhoş muhabbeti gibi bir serbest çağrışım.

irem'in yoga ile karşılaşma yolculuğu, yogayı hayata entegre etme, bilateral mastektomi öncesi ve sonrası, herkesin cevherini görüp kalplerde buluşmak üzerine.

hiwell.app/anotherguru linkini takip ederek veya another10 kodunu kullanarak Hiwell'in nimetlerinden %10 indirimle faydalanabilirsiniz.

mistisizm bağlamında, büyük sorular ve büyük cevaplar üzerine, serbest çağrışım.

söylemek istediklerimin onda birini bile söyleyemedim. ne söylediğimi de pek bilmiyorum, eminim ki faydalı şeyler söylemişimdir. buna part 1 diyelim.

görme üzerinden, algının mekaniği üzerine, meditasyona ve teknolojiye göz kırpan bir serbest çağrışım. yürüyorum ve etrafımdaki insanlar yüksek sesle konuşuyor.

zamanın doğası üzerine, entropisi gitgide artan, bir serbest çağrışım. yürüyorum bu arada.

"kaybedecek neyim var?" ve "bu dünyayı yakarsa garipler yakar." çağrışımları üzerine hede hödö.

öyle olmuyor işte bazen.

"küçüklükte istediklerimize mi yakınsarız?" sorusu üzerine bir serbest çağrışım.

bir x gönderisine istinaden, yürürken. genelde yürürken kayıt alır oldum.

istiyor muyum gerçekten?

"ben demiştim." astrolojisinin sağ kulak memesini sol elle tutuş.

tatil ve alkol tüketimi üzerine.

özellikle kırk kuraldan biri. bu kırk bölümlük bir seriye dönebilir.

her gün biraz yapmak ve compounding.

"yalnızca ölü balıklar akıntıyı takip eder." gibi değil, bu başka.

"markanızı çok daha büyük kitlelere duyurmak ister miydiniz?" kasa.

geçtiğimiz birkaç gün, küçük bir şanssızlık ve statüko.

üzerine saatlerce konuşabileceğim bir şey.

bir sinir cerrahının söylediklerinden ilhamla.

yapmam gerekenlerin hesaplaşması, kendime not. kendimi, bana uygun hayallere ikna edeceğim.